Bugün;

 

www.egitimcilersitesi.8k.com


 

  

 

 

EĞİTİM ve SANAT¬

 

Nagihan KAYA

Evrensel gücüyle sanat, toplumların vazgeçilmez iletişim dilidir. Dili, dini, ırkı, ve sınıfı olmayan sanat yapıtları, dünyanın kuzeyinden  güneyine, doğusundan batısına; dört bir yanındaki insanları saracak kadar zengin kollara sahiptir. Etkileme alanının küresel olması nedeniyle, toplumlar arası uyumda özgün bir ritmi vardır. Dünyanın değişik yerlerinde, insanın duygu ve düşünce alemine seslenen yapıtlar  yaratan  sanatçıların seslenişini duyuyor olmamız; bu ritmin tını seslerinin bize kadar ulaşmasının getirisidir.

Anlatım sıkıntısı çekmeyen dili ile, sanatın  anlaşılma sıkıntısı da yoktur. Bir yaşamı bir kareye sığdıracak kadar damıtılmış, bir damlayı bir okyanusa dönüştürecek kadar sınırsız oluşu insanın içsel benliğinde saklıdır. Yaşamsal bir süreç olan sanat, her yeni insanda ve olayda yeni bir açılımla ifadesini bulur.

İnsan aklının ve duygu aleminin derinliklerinden gelen sentezlerin dışa vurumu olan sanat, eğitimin paralelidir. Öğretim ve eğitim kavramlarının arasındaki farkın belirginliğini ortaya koyduğumuz zaman sanatın ve sanatsal etkinliklerinde yaşam zenginliğini daha iyi görecek, eğitimin yorumlama, algılama ve uyarlama yetisini geliştiren özelliği ile sanatın nasıl iç içe olduğu olduğunu somutlaştırmış olacağız.

Sanatın, içsel harmanlarımızın dışa vurum penceresi olarak, insanları eğitme özelliği küçümsenmemelidir. Farklı anlatım ve algılamanın merkezini oluşturması ile toplumları, öğretimin kalıpsal oluşumlarından kurtarma gücüne de sahiptir. Eğitim ve sanatın ayrılmaz birlikteliği, eğitim programlarımızın öğretim ağırlıklı olması engeli ile karşılaştıkça; algılama  ve yorumlama yetisi sınırlı, yaşamsal edinimlerden eksik "robot" insanlar oluşumuna neden olacaktır. Sadece gördüğünü ve duyduğunu uygulayabilen, düşünsel ve duygusal niteliklerini kullanamayan insanların, bir süre sonra programlanmış robotlardan yada veriler yüklenmiş bilgisayarlardan farkı olmayacaktır. Oysa, eğitimin en önemli işlevi, insan yetisinde var olan değerleri açığa çıkarabilmektir.

Örneğin, Akhisar Çıraklık Eğitim Merkezi'ndeki tiyatro etkinliğine değişiklik olsun diye katılan genç çıraklar, bir süre sonra değişiklik değil, değişim içinde olduklarını fark etmişlerdir. Hiçbir zorlamanın yaşartamayacağı istekle tiyatro yapıtları okumaya, kütüphaneye üye olup kitaplar okumaya başlamışlardır. Toplumsal ve bireysel olaylar karşısında fikirler üretmeye, farklı açılımlar yakalayarak yaşamda uygulama alanları yaratmışlardır. Yüzlerce insanın seyrettiği bir tiyatro oyununun içinde yer almanın haklı gururunu taşımış ve bu gururun sorumluluklarını da omuzlarında hissetmişlerdir. Onlar, şimdi sadece sanayide çırak değil, konuşan, düşünen, ilgilenen toplum bireyleridirler. Onların matematik formüllerinden haberleri olmasa da, bir resim içindeki anlatımları bulabilecek yetileri vardır. Bir tiyatro oyununda yer almakla farklılaşan düşünce çizgileri yaşantıları boyunca sürecektir.

Onun içindir ki; sanatın yaşamımızdaki önemini kavramak ve eğitimin bir parçası değil, gereği olduğu duyarlılığı içinde el ele olmamız gerekir. "Ben robot değilim" demek için, robotlaşmayı engellemenin yolu; sanatı varlığımızın özündeki insanla tanıştıralım.