Her güzelliğin sevmekle başladığını bilmem için
Bana
sevmeyi öğretmelisin öğretmenim
Yanı
başımdaki anamı
babamı
karındaşlarımı tanıtmalısın önce
Sonra
arkadaşlarımı
insanlarımı
ve ulusumu
Kendim
kadar iyi tanımalıyım yurdumu
Öğrenebilmem
için aşklarını
sevgilerini
türkülerini
duygularını
Halkımı
tanıtmalısın bana
Yaşamdan
tat almayı öğretmelisin
Çiçekleri
sulamalıyım öncelikle
Hayvanları
sevmeliyim hiç korkmadan
Öğrettiklerin
türkü olmalı dudaklarımda
Öyle
şeyler öğretmelisin ki bana
Boranda
karda
fırtınada dimdik ayakta kalmalıyım
Elimden
tutup atomun çekirdeğine götürmelisin
Uzayın
bilinmeyen derinliklerinde dolaştırmalısın
İnsan
beyninin labirentleri arasında ilerletmelisin beni
Dünyayı
ve dünya halklarını tanıtmalısın
Bu
engin bilgi denizinde yol göstermelisin bana
Gerçek
yaşamda karşılığını bulmalı öğrettiklerin
Senin
kıvılcımlandırdığın öğrenme güdümle
İlim
Çin'de de olsa giderim peşinden
Yeter
ki insan olmayı öğret sen bana
11
ARALIK 2000
Sevda
ateşimizle yan desem yanar mısın
Ferhat’ın
Şirin’e yandığı gibi
Dağları
yarsak akıtsak suları coşkunca
Sesimize
bir seste sen katar mısın
Spartakus’un
Roma’yı sallayan savaşçısıyız biz
Özgürlük
aşığıyız Promete’nin
Kızıllar
kuşanıp 17 Ekim şafağında
Çarın
tahtını yıkanlardanız
Biz
Paris komünüyüz
Zapata
derler Meksika’da bize
Şili’de
Allende’yiz
Sandinista
gerillasıyız Nikaragua’da
Bolivya’da
Che Guevera
Küba’da
Fidel Castro’yuz
Nazım
Hikmet’iz dünya şiirlerinde
Yaser
Arafat’ız Filistin’de
Güney
Afrika’da Mandela’yız
Nesimi’yiz
derisi yüzülen
Dadaloğlu’yuz
Toros Dağları’nda
Pir
Sultan’ıyız Anadolu’nun
Şeyh
Bedrettin’iz yarin yanağından başka
her şeyde ortaklıkta
Atatürk’üz
Kurtuluş Savaşı’nda
Yılmaz
Güney’iz Fransa’da sürgünde
Türkiye’de
Deniz Gezmiş’iz
Sinan
Cemgil’iz Nurhak Dağları’nda
İşkencede
İbrahim Kaypakkaya’yız
Yusuf
Aslan’ıyız Yozgat’ın
Madımak
Oteli’nde yakılan sanatçılarız Sivas’ta
Halkız
köy türkülerinde
Ey
zulüm aç gözlerini ve bak
Sen
iyi tanıyamadın bizi
Öldüre
öldüre tükendin sen
Öle
öle yok edeceğiz biz seni
17
KASIM 1999