Enver
ŞAT
Bir
ülkenin geleceği, yetiştirdiği gençlerin almış olduğu eğitime bağlıdır.
“Bir milletin köle olması da, yükselmesi de almış olduğu eğitime
bağlıdır.”
Eğitimde kalite
ve verimlilik çok önemlidir. Kalite eğitimin alt yapısının tam olmasına
ve içeriğinin nitelikli olmasına bağlıdır. Fiziki koşullar uygun
durumdaysa, eğitim araç-gereçleri, labratuvarlar, eğitimci sayısı
yeterliyse birinci koşul yerine getirilmiştir. İkinci koşul ise
verilen derslerin içeriği ve konularının doğru seçimidir. Gerekli
bilgi ve becerilerin verildiği, çocukların düşünmeye, okumaya, yaratıcılıklarını
geliştirmelerine yardımcı olan bir yöntemin uygulanması bunun içerisindedir.
Bu koşulların yerine getirilmesi eğitimde kalitenin yükselmesini sağlar.
Eğitimde verimlilik ise; çocukların kendilerini, yeteneklerini, ilgi
alanlarını keşfetmeleri ve bu doğrultuda kendilerini geliştirmelerinin,
eğitimlerini sürdürmelerinin sağlanmasıyla gerçekleşebilir.
Yetkililer
AOBP (Ağırlıklandırılmış Ortaöğrenim Başarı
Puanı ) uygulamasını,
eğitime harcanan paraların boşa gitmemesi için yaptıklarını söylüyorlar.
Bir de bu uygulamanın İmam hatip çıkışlıların kendi alanlarının
dışında bir alanda (hukuk, tıp, mühendislik vs. gibi) eğitim almalarını
önlemeye yönelik bir “önlem” gibi sunulmaktadır. Aslında alakası
yok. Eğer öyle olsaydı, meslek lisesi makine bölümünden mezun olan
bir öğrencinin makine mühendisi olmasının önü kesilmezdi. Lise fen
kolundan mezun olan bir gencimiz makine mühendisliğini yazdığında
AOBP 0,5 ile çarpılırken, Meslek Lisesi Makine Bölümü’nden mezun
olan gencimizin AOBP'nı 0,2 ile çarpılmaktadır. Bunun hiçbir mantıklı
açıklaması olamaz.
Diğer
yandan, alan uygulamaları gelişi güzel yapılmaktadır. Öğrencilerin
temel eğitimlerini aldıkları kendi ilgi alanlarını ve becerilerini keşfetmeleri,
meslekleri tanımaları sağlanmak zorundadır. Yani MEB nın öğrenciye
yeterli bir rehberlik hizmeti vermesi gerekmektedir. Oysa bu hizmet
verilmemektedir. Bu hizmet verilse zaten AOBP uygulamasına bile gerek
kalmadan çocuklarımız kendilerine uygun alanı doğru seçmiş
olacaklarından, yüksek öğrenimlerini de, hiçbir zorlamaya gerek
kalmadan, o alanda sürdüreceklerdir. Şimdi bu hizmet verilmeden, has
bel kader her hangi bir bölümü veya alanı bitiren çocuğu, ilgi ve
yeteneklerine uymayan bir dalda eğitime zorluyorsunuz. Bu hangi mantığa
sığar! Bu mantık “F tipi” mantığından daha beter bir mantıktır.
AOBP
uygulaması, uygulayıcıların kendi kendileriyle çeliştiği bir
uygulamadır. Eğitimin başındakilerin vermedikleri hizmetlerin açığını
kapatmak için ortaya çıkardıkları daha büyük bir sorun olarak karşımızda
durmaktadır AOBP. Bu sistem uygulamaya konduğu zaman bu köşede gençleri
ve velileri uyarmıştık. Bu sistemin sonuçlarının nelere mal olacağının
“ileride çok daha iyi anlaşılacağını” belirtmiştik. Gelinen
noktada artık çoğunluğun bunun farkına vardığı görülüyor. Özel
kolejlerde ve ayrıcalıklı devlet okullarında okuyamayan milyonlarca çocuğumuzun
ortak sorunudur bu sorun. Bu sorun; asker, sivil, işçi, esnaf, öğretmen,
polis, çiftçi , kısaca çocuklarını özel kolejlerde ve ayrıcalıklı
devlet okullarında okutamayan herkesin sorunudur. Soruna bu açıdan
bakarak herkesin bir araya gelmesi sağlanmak zorundadır. Sorun İmam
Hatip Liseleriyse, ihtiyaç fazlası okulları, ihtiyaç duyulan okullara
çevirmek devleti yönetenlerin elinde olan bir yetkidir. Bu tür gerekçeler
uydurma gerekçelerdir. AOBP ye karşı bir milyon değil, onlarca milyon
imza toplamak mümkündür.
e-posta:
enversat@hotmail.com
*KAYNAK:
Yeni EVRENSEL/12 Aralık 2000
|