Bugün;

 

www.egitimcilersitesi.8k.com


 

 

 

 

NASIL BİR ÖĞRETMEN BEKLİYORDUNUZ?¬

 

Erdoğan DEMİRCİ -Ömer Aydın İlköğretim Okulu Fen Bilgisi Öğretmeni/KIRŞEHİR

Hepimizin ilgileri, becerileri, tutumları ve davranışları farklıdır. Peki çoğu kez duyduğumuz “İyi Öğretmen!” denilince ne anlıyoruz ki? Herkesin “iyi” anlayışı da farklıdır. Bana göre iyi olan başka birine göre iyi olmayabilir, hatta kötü bile olabilir. Bir de “İdeal Öğretmen” kavramı var; yine ideal öğretmen anlayışlarımız da farklıdır. Belirttiğim “iyi” ve “İdeal Öğretmen” kavramlarının aslında birbirini kapsayan yanları da var, yani birbirinden çok da farklı değildir. O halde bir öğretmen için “iyi ya da ideal öğretmen” diye bir teşhis doğru değildir.

Bir de öğrenci gözüyle öğretmenleri irdeleyelim. Öğrencinin aktif olması gereken bir eğitim anlayışını savunduğumdan dolayı öğrencileri gözlemleme fırsatını sık sık buldum. Hemen bir örnek vereyim; bir ilköğretim okuluna yeni atanmıştım; öğrencilerle kaynaştığım dersin hemen ardından teneffüste durduk yerde hiç konusu bile olmadığı halde “Ne kadar iyisiniz... Sizden önceki öğretmen şöyle kötü yapardı, bizi dinlemezdi, böyle derdi...” gibi cümlelerle bana yaklaşmışlardı. İlk kez böyle bir durumla karşılaşmıştım. Beni iyi gördükleri için sevinemedim. Çünkü hiç tanımadığım bir öğretmen meslektaşımı küçük düşürmeye çalışıyorlardı. Bu kıyaslama hiç hoş değildi. Hemen meslektaşımı savunmaya geçtim ve o konuşan öğrencilerin düşüncelerinin doğru olmadığını, her öğretmenin hata yapabileceğini ve yine her öğretmenin öğrencilerin daha iyi olması için çalıştığını söyledim.

Aynı cümleleri bazı velilerden de duydum ve öğrencilerle yaptığım konuşmanın benzerini velilere de yaptım. O zamanlar ben tayin olduktan sonra benim hakkımda da bu şekilde konuşacakları aklıma gelmedi değil hani. Yine de doğru bildiğimi yapmaya çalıştım, eleştirilere açık oldum, dürüstlük ve iyilik kavramlarını öğrencilerime sevgi saygımı da belirterek vermeye çalıştım.

Öğrencilere yönelik düzenlenecek anket, yöntem ve tekniklerdeki sorulara dikkat etmek gerekir. “En çok sevdiğiniz öğretmen, en çok sevdiğiniz arkadaşınız, sevmediğiniz arkadaşınız, ailedeki huzursuzluktan dolayı..., sevdiğiniz dersler, sevmediğiniz dersler, ...” gibi öyle yapıcı olmayan sorular var ki, sevmediği dersler olarak A ve B derslerini belirten öğrencinin A ve B derslerini sevmesi (dolayısı ile başarılı olması) “tükürdüğünü yalamak” ya da “dönek” deyimleri gibi etki yaratacağından oldukça güçtür. Örneğin sevmediği dersler yerine “Anlamakta-Algılamakta güçlük çektiğiniz dersler” gibi daha eğitsel sonuç verebilecek sorular sorulmalıdır. Her okulun öğrencilerinin çoğu yönleriyle birbirinden farklı olacağını düşünerek yola çıkarsak, eğitim bölgelerinde Rehberlik Araştırma Merkezi koordinatörlüğünde rehber öğretmen ve okul sınıf rehber öğretmeni temsilcilerinden oluşacak ayrı ayrı komisyonlar kurulmalı; strateji, yöntem ve tekniklerde kullanılacak kelimelere kadar hassasiyet gösterilerek bir düzenleme yapılmalıdır.

Okul; idareci, öğretmen, öğrenci ile velilerin eğitim ve öğretim için sahip oldukları bilgi ve yaşantılarının paylaşıldıkları ortamdır. Eğitimin insana kazandırdığı kültür sürekli değişip gelişir ancak; özü, ruhu, canlılığı, gücü ve yaratıcılığı değişmez. Okul gelecekteki beklenen ideali, toplum ise yaşanan gerçek kültür değerlerini temsil eder; her toplum kendi okulunu yaratır. Öğrenci bildiğini yapar, yaptığını öğrenir. Bu öğrenim yaşamla paralelliğini sürdürmelidir.

Öğretmen liyakat ve niteliğindeki düşüklük, yetersizlik doğrudan okullarda öğrenci başarısızlığının düzeyi ile ilgilidir.

Kırşehir’de 2001-2002 Öğretim yılında 3. Eğitim Bölgesi Danışma Kurulu Öğretmen Temsilcisi olmam aracılığı ile tarafımca düzenlenen; 3. Eğitim Bölgesi Okulları arasında Prof. Dr. Erol Güngör, Gazi ve Zernişan Vakkas İlköğretim Okullarında öğrenim gören 11 (on bir) öğrenci ile Mehmet Akif Ersoy ve İmam-Hatip Liselerinde öğrenim gören 10 (on) öğrenciye Danışma Kurulu öğrenci temsilcisi tarafından uygulanan ve Kurula sunulan anketten elde ettiğim değerlendirmelerimden bazıları şöyledir;

1. Öğrenci temsilcileri yeterince aktive edilmemiştir.

2. Öğrenciler, öğretmenleri ile yeterince diyalog kuramamaktadır.

3. Velilerden manevi olarak daha çok destek beklemektedirler.

4. Sınıf öğrenci sayılarının düzenlenmesini istemektedirler.

5. Geleceğe güvenle bakmak istemektedirler.

Eğitimin insana kazandırdığı kültür sürekli değişir, gelişir ancak, özü, ruhu, canlılığı, gücü ve üretkenliği değişmez. Eğitim sürecini okulla özdeşleştirmemeli, okulu toplumsal (sosyal) eğitimin bir parçası olarak görmeliyiz. İnsanın duygu ve düşüncelerini belirleyen, çevresinde meydana gelen olaylardan daha çok, bu olayları değerlendirme ve yorumlama biçimidir.

Öğretmenlik, değişen aile yapısına, kültürel değerlere, yükselen toplumsal değerlere, modernleşen eğitim anlayışlarına, karar mekanizmasında etkisini hala hissettirememesine bağlı olarak sosyal, ekonomik, özlük ve psikolojik durumlarındaki iyileştirmelerinde yetersiz kalınması sonuçlarında vicdana dayalı zor bir zanaat olma yolunda ilerlemektedir. Nihayetinde biz öğretmenlerden o kadar çok şey bekleniyor ki, artık işin içinden özel becerisi olanlar çıkabiliyor. Diğer özel becerisi olamayan öğretmenlere de haksızlık edilmemelidir; çünkü öğretmenlerin aldıkları eğitim kapsamında kendilerini beklenen amaçlara ulaştırabilecek etkili insan ilişkileri, açık ve dürüst iletişim, çatışmalarda yapıcı çözüm becerileriyle, kısacası etkili olmanın temel taşlarıyla yeterince donatılmıyorlar.

Nasıl Bir Öğretmen Bekliyordunuz? Hep Birlikte Neler Yapabiliriz?