BÜYÜK-ANADOLU ŞELÇUKLU
VE OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİNDEKİ “ALEVİ” AYAKLANMALARI

         

 

  Alevieten Koerden

Nederlandse politiek

Turkse Islamitische druk

Brutale gedrag

Herkomstlanden gevaar

Links

Invasie

Forum

Turkije

Uitkering Fraude

Tijdlijn

 

     

 

   
     

 

   
     
 
   
 
Hem Bizans dönemindeki hem de Büyük-Anadolu Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki Alevi ayaklanmaları arasındaki benzerlikleri anlamamız için Büyük, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğunun devlet yöneticilerinin sınıfsal durumu ve tarihsel kültürel egemen sınıf ve tabakaların ideolojisini ortaya koymamız gerekmektedir. Hem de bu Alevi Ayaklanmalarının Thomas Münzer ayaklanması ile benzerlik ve farkları görmemiz açısından bu gereklidir. Aynı zamanda tarihsel kültürel ezilen sınıf ve tabakaların ideolojisini ortaya koymamız gerekmektedir. Aynı zamanda da bu imparatorlukların dünyadaki diğer imparatorluklarla ekonomik ve siyasal ilişkilerini incelememiz gerekmektedir.
İslam’ın ilk ortaya çıkmasıyla birlikte Türkler İslamiyet’i reddederek Arap-İslam ordularına karşı uzun bir dönem savaşmışlardır. Daha sonra Sünni-Arap ve Türk Aristokrat kesimleri arasında çıkar birliğine dayalı olarak yürütülen ekonomik ilişkilere bağlı olarak Türk-Aristokratları Sünniliği benimsemişlerdir. Fakat halk Sünniliği benimsememişti. Bu Sünnileştirme süreci ise kurulan devletler kanalıyla yürütülmüştür.
Büyük Selçuklu İmparatorluğu döneminde Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’i Sünniliğin yayılmasında büyük gayret sarf ettiği için Abbasi halifesi,”yaptığı hizmetlerden dolayı kendisine teşekkür ederek, onu doğunun ve batının hükümdarı” olarak ilan etti. Bu durum Büyük Selçuklu Devletinin askeri yönetici kadroları ve eğmen sınıfları ile Arap egemen sınıfları ve yönetici kadroları arasındaki sınıf işbirliğinin ne düzeyde olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklu devletinde toplumsal farklılaşmalar vardı.Devlet toprakları içinde ve dışında var olan halklara ve kendi halkına karşı kan kusturmuşlardır. Hatta bu sınıfsal çıkarlar o kadar ileri düzeye götürülmüştü ki kendi değerlerini inkar edip Arap egemen sınıfları adına Sünni-İslam’ı içerde ve dışarıda yaymak için sömürgeci baskı ve sömürü yöntemleri kullanılıyordu. Hatta “Türkçe konuşmak aydınlar için yakışık almazdı.” Diyecek kadar hem kendi kendilerine hem de halka yabancılaşarak toplumsal inkara kadar vardırılmıştı.
Anadolu Selçuklu İmparatorluğu döneminde ise sınıfsal farklılaşma daha da büyümüş ve kesinleşmişti.Bu dönemde Anadolu Selçuklu devleti klasik Arap-İslam devletinin gulam (köle) sistemini halka dayatmıştır.
Alevi Mürşit ocakları, Danişmend’lilerin başkenti olan Niksar’ın yakınlarında bulunan, Amasya’nın Çad Köy’ündeydi..
Aynı döneminde ise Bizans Ortodoksların Patriği ll. Germanius (1222-1240) Balkanlarda Flibe, Dimetoka ve Bosnada yaşayan Alevileri katletmeyi vaat ediyordu.Katolik papa lX. Gregory de (12271241) de Macar Kral’ını Balkanlardaki Alevileri katletmeye ikna etmek için mektuplar yazıyordu.
1240 yılının ortalarında Anadolu Selçuklu Devletinin sultanı ll. Keyhürev, askerlerini Amasya’nın çad köyünde yaşamakta olan Baba İlyas’ın üzerine gönderdi. Baba İlyas, Baba Resul, bu saldırıdan sağ kurtularak Amasya Kalesi’ne sığındı.Bu haksız saldırıyı haberi Anadolu’nun her yanına yayıldı.Halk çılgına dönmüştü.Adıyaman Kefersud’da ise Baba İlyas’ın Halifesi Baba İshak bulunuyordu. Topladığı ordu ile “pir”ine yardım için yola çıktı.
Bu dönemde Baba İshak halkı örgütlemek için uğraşıyordu. Ayaklanma için uygun bir zamanı bekliyordu.
“Baba İshak, Türkmenler'e uğradıkları haksızlıkları anlatıyor, buna karşılık Selçuk Devleti ileri gelenleri ile zenginlerinin ahlâk kurallarından ne denli uzaklaştıklarını gözler önüne se­riyor, kendilerinin de, bütün insanların da eşit haklara sahip oldukları hal­de, bu azınlık tarafından haklarının gasp edilmiş olduğunu bildiriyordu. Baba İshak, Selçuklu Devleti'nin yıkılacağını, yerine bu haksızlıkları giderecek ye­ni bir düzen kurulacağını Türkler'e vaat ediyordu. (12) Ne var ki, bu düzenin gerçekleşmesini sağlamak için bir ihtilâl yapılması gerekiyordu, bunun için de Türkmenler onun işaretini beklemeliydiler. Bu fikirlerin kaçınılmaz bir sonucu olarak Baba İshak, Türkmenler dışında kalan öteki etnik ve dinsel gruplara da çağrıda bulunuyordu.
Baba İshak, beklenen işaretini verince, alevlenmek için yalnızca bir kı­vılcım bekleyen Türkmenler, 50.000 kişilik bir kuvvet olarak toplandılar ve 3 Ağustos 1239'da Babaîlik, sözden eyleme geçti. Baba İshak'ın çağrısı üzerine Anadolu halkı «... karınca ve çekirgeler gibi hemen ayaklanmış, sözleştikleri gün ve saatte isyan bayrağını kaldırmışlardır.» (13) Türkmenlerden başka bu eyleme «... her ulustan katışanlar vardı. Din, ulus ayırt etmeksizin sürüler bir yere geldiler.» (14) Türkmenler mallarını satıp, bunların parası ile silâhlanmışlardı. (15) Türkmenler, gene çocukları ve kadınları ile birlikte bulunu* yorlardı.”Ò

Baba İshak önderliğindeki ilk çarpışmalar Adıyaman-Samsat yakınlarında Kefersud’da başladı. Babailer Adıyaman Gerger ve Kahta’da Selçukluları bozguna uğrattılar.
Babailer Sümeyat, Kahta ve Adıyaman’ı ele geçirdiler. Malatya yönüne doğru ilerlediler. Malatya Subaşı’sı Muzafereddin Ali-şir, çoğunluğu Hıristiyan ahaliden oluşan ordusu ile Babailer üzerine yürüdü.Baba İshak ile tutuştuğu savaşta yenildi. Subaşı Malatya da yeniden Sünni-Kürt ve Germiyanları’ı silahlandırdı, fakat yeniden bozguna uğradılar. Eylem başarı kazandıkça, Babailere katılanlar çoğalıyordu. Halk, Tokat ve Amasya'ya doğru ilerlediler. Keyhüsrev başkenti bırakıp kaçarak bir adaya sığındı. Bu Baba İshak taraftarları Sivas üzerinden Amasya girerken, Amasya da Roma diyarının asilzadeleri İhtiyar Baba’ya karşı pusu kurdular. Baba İlyas’ın hakka yürümesinden sonra halk çılgına döndü. Baba İlyas’ın öldürülmesi Babaileri durduramadı
Keyhüsrev'in Amasya subaşılığı ile görevlendirdiği Mübarizeddin Armağan-Şah, Babailerden önce Amasya'ya ulaşmıştı. Babailer Armağan-Şah ile savaşa girişerek Selçuklu ordusunu bozguna uğratıp Armağan-Şah'ı öldürdüler. Artık Babaîler Konya'ya doğru ilerliyorlardı. Kayseri yakılarına durdurmayı denedilerse de Selçuklu ordusu ağır yenilgi aldı.
Son büyük savaş Kırşehir’in kuzey doğusunda, Malya (Seyfe) ovası’nda yaşandı. Keyhüsrev bütün Selçuklu kuvvetlerini bir araya getirdi ve 60.000 kişiyi bulan bu ordunun ko­mutanlığını Necmeddin Behramşah'a verdi. Behramşah, önce Selçuklu ordu­sunda bulunan Hıristiyan askerleri Babailer üzerine gönderdi. Babailer ile son olarak yapılan savaşta Frank askerlerinin öncülüğü ve yardımı ile Sel­çuk ordusu, önce Babailerden 4.000 kişiyi kılıçtan geçirdikten sonra onları imha etti. Babai erleri erenleri öldürüldü.Genç yaşlı hiç kimseye aman verilmedi.Keyhüsrev, Halkı öldürüp imha et­tikleri için Frank askerlerine 300.000 florin altın vererek onları mükafatlan­dırdı.
Anadolu Selçuklu Devleti Doğu Roma İmparatorluğu ile kurdukları sınıfsal işbirliği ile bu savaşı kazanmıştır.
Babailer; yaşlıları, çocukları, kadınları, hayvanları ve tüm ağırlıklarını yanlarında taşımışlardı. Savaş meydanına her şeyleriyle gelmişlerdi. Babailerin askeri lideri Baba İshak 1240 yılının kasım ayında bu savaşta Hakka yürüdü.
Baba İlyas pusuda öldürüldüğü halde, her dilden ve her dinden ezilen insanların yer aldığı bu ayaklanmada yer alan, Alevilerin dağılmayarak ilerlemeleri ve Baba İlyas ölümüne karşın zaferler kazanmaları bu eylemin tarihse kültürel ezilen sınıf bilincine dayanması ve örgütlü olmasıdır.
     Gazi Eke