BAŞLANGIÇ
Batı
Türklüğünün en kalabalık ve güçlü kesimi olan Oğuzlar , II. Göktürk Devleti ve
Uygur Kağanlığı zamanında daha batıya göç etmek zorunda kalmıştı. IX. ve X.
yüzyıllarda gerçekleşen ikinci göçte, Guz
adıyla anılan bir kısım Oğuz kitleleri Doğu Avrupa'ya kadar ilerlemiş, asıl
kitle ise Seyhun nehri civarında kalmıştır .
Seyhun
bölgesine gelen Oğuzlar, X. yüzyılda kışlık merkezleri Yenikent olan bir siyasî
teşkilât oluşturmuşlardır. Başkanlarına Yabgu denildiği için bu devlete de
Oğuz Yabgu Devleti adı verilmiştir. Devletin
sınırları Seyhun'dan Hazar Denizi'ne kadar uzanmaktaydı.
Ancak Oğuz
Yabgulularında asıl siyasî ve askerî güç yabgudan çok sübaşı, yani ordu
komutanının elindeydi. Selçuklu Devleti'ne adını veren
Selçuk Bey ve babası Dukak da
sübaşı görevinde olup, Oğuz yabgusu ile aralarında gizli bir mücadele söz
konusuydu. Nitekim kaynaklarda adı belirtilmeyen Oğuz yabgusu, bir Türk zümresi
üzerine sefer yapmak isteyince sübaşı Dukak bu sefere itiraz etmiş ve bu yüzden
aralarında kavga olmuş ve gizli mücadele böylece gün yüzüne çıkmıştır.
Bu olay Dukak'ı sübaşılıktan etmişse de, onun ve ailesinin Oğuzlar arasındaki
itibarını artırmıştı. Nitekim ölümünden sonra oğlu Selçuk da sübaşılık görevine
getirilmiş, devletin askerî gücünü eline geçirmişti. Sübaşı Selçuk ile yabgunun
arası da açılmış, hem bu yüzden hem de yer ve otlak darlığı yüzünden,
Selçuk ve emrindekiler Maverâünnehir'e göç etmek zorunda
kalmışlardır.
Selçuk
Bey'in, Seyhun nehri kenarındaki Cent şehrine göçü (960)
Selçuklu Devleti'nin ortaya çıkmasını sağlayacak önemli bir gelişmedir.
Cent'te halkın büyük bir kısmı Müslüman idi. Selçuk ve kendine bağlı olanlar,
eski inanışlarıyla benzerlik gösteren bu dine sıcak bakıyorlardı. Kısa bir süre
sonra İslâmiyet'i kabul ettiler. Böylece siyasî ve sosyal yönden de yeni bir
kimliğe ve güce sahip olmuşlardı. Nitekim Selçuk Bey, Oğuz yabgusunun yıllık
vergiyi almak için gönderdiği memuru, kafire haraç verilmeyeceğini söyleyerek
Cent'ten kovdu. Müslüman olmayan Oğuzlarla mücadele
etmekten kaçınmadı. Böylece İslâm ve Türk dünyasında şöhreti gittikçe yayıldı.
Müslümanlığı
kabul eden Oğuz kitlelerinin kendisine katılmasıyla Selçuk Bey, gücünü her geçen
gün daha da artırmaktaydı.Sayılarının gittikçe artması üzerine Selçuk Bey ,
Samanoğulları hükümdarından kendilerine yeni bir yurt
gösterilmesini istedi. Buhara yakınlarındaki Nûr kasabası yurtluk olarak
gösterildi. Seyhun'u geçen Oğuzlar, Nûr kasabasına yerleşti. Buna karşılık
Karahanlılar'la çarpışan Samanoğullarına yardım edildi. Ancak
Samanoğulları Devleti kısa bir süre sonra yıkıldı (999).
Ülke Karahanlılar ve Gazneliler tarafından paylaşıldı. Yüz
yaşını geçmiş olan Selçuk Bey 1009 tarihin de Cent'te vefat etti.
Selçuk Bey'in
4 oğlu vardı: Mikâil,
Arslan (İsrail), Yusuf
ve Musa. En büyük oğlu Mikail
babası hayatta iken bir savaşta ölmüştü (998). Bu sebeple Tuğrul ve Çağrı
adındaki iki oğlunu Selçuk Bey yetiştirmiştir. Yabgu unvanını taşıyan Arslan,
babasının ölümü üzerine başa geçti. Diğer kardeşi Musa ise onun yardımcısı
durumundaydı.Arslan Yabgu, Maverâünnehir'i ele geçiren Karahanlı'lar la mücadele
etti. Karahanlılara karşı isyan eden Ali Tegin
ile ittifak kurdu. Buhara'yı ele geçirdiler. Bu güç birliğine karşı
Gazneli Sultan Mahmut ve
Karahanlı Yusuf Kadır Han anlaşmaya vardılar. Gazneli Mahmut,
görüşmek isteği ile yanına çağırdığı Arslan Yabgu'yu tutukladı ve Hindistan'ın
kuzeyindeki Kalincar Kalesi'ne hapsetti
(1025). Arslan Yabgu 7 sene kaldığı bu kalede öldü(1032).Tuğrul ve Çağrı Beyler,
amcaları Arslan Yabgu'nun tutuklanması üzerine fiilen Oğuzların liderleri
durumuna geldiler (1025) .
Ancak
geleneğe uygun olarak diğer amcaları Musa'yı yabgu ilân ettiler. Arslan
Yabgu'nun ölümünden sonra Selçuklularda kısa süren bir dağınıklık yaşandı .
Arslan Yabgu'ya bağlı Türkmenlerin bir kısmı, Gazneli Mahmut'un izniyle Horasan'
a geçti. Bunlar ileride Selçukluların Irak ve Horasan kolunu oluşturacaklardır.
Arslan Yabgu ile ittifak kurmuş olan Buhara hâkimi Ali Tegin, Tuğrul ve Çağrı
Beylerin kendine bağlı kalmasını istiyordu. Buna karşı çıkan Tuğrul ve Çağrı
Beyler ile Ali Tegin arasında şiddetli muharebeler cereyan etti.
Selçuklular Harezm bölgesine çekilmek zorunda kaldı. Gazneli Valisi
Harezmşah Altuntaş'ın gösterdiği bölgeye
oturdular (1030 ). Ancak daha sonra, artan Gazneli tehlikesine karşı
Selçuklular, Ali Tegin ve Harezm valisi ile ittifak kurdular. Harezm'de Cent
Hâkimi Şah Melik tarafından
7-8 bin Türkmen'in öldürüldüğü korkunç baskın(1034),
ve müttefikleri Harzemşah Harun ve Ali Tegin'in ölümleri (1035)
üzerine, Selçuklular Horasan'a geçmek zorunda kaldılar.Tuğrul ve Çağrı
Beylerin beraberlerinde Musa Yabgu ve İbrahim Yınal kuvvetleri olduğu
hâlde, Gazneli hâkimiyetindeki Horasan'a girişleri, Gazneli sultanı
Mesut'u oldukça
telâşlandırdı.
Çünkü daha önce bu bölgeye gelen Türkmenler, Gaznelileri çok uğraştırmıştı. Bu
sebeple Gazneli Mesut büyük bir ordu
hazırladı. Ancak Nesa yakınlarında yapılan
savaşta Selçuklular bu orduyu ağır bir yenilgiye uğrattı (Haziran 1035). Gazneli
Mesut, Selçuklulara bazı bölgeleri bırakmayı kabul etti. Fakat Selçukluların
kazandığı zaferi duyan Oğuz kitleleri bölgeye akmaya başlamıştı. Bu durum
karşısında Gaznelilerden yeni bölgeler istendi. Bu isteği geri çeviren Gazneli
Mesut, Selçukluların üstüne yeniden bir ordu gönderdi.
Serahs yakınlarında yapılan savaşta Selçuklular yine büyük bir zafer
kazandı (Mayıs 1038). Horasan'ın tamamı Selçuklu hâkimiyetine geçti.
Selçuklular bağımsızlıklarını ilân ederek ilk idarî
düzenlemeleri yaptılar. Tuğrul Bey ele geçirilen Nişapur'u devlet merkezi ilân
etti.
|
|