YEDİNCİ BÖLÜM

                                                KLASİK POLİTİK İKTİSADA TEPKİLER :

                                                MİLLİ İKTİSAT DOKTRİNİ  ve TARİHÇİ OKUL

                1- GENEL YAKLAŞIM VE PRENSİPLER :

                Paragraf  1

                * 19.yy başlarında ,Liberal Doktrin dışında,özellikle Almanya'da ortaya çıkan romantik ve milliyetçi akımlar,iktisadi sorunların ele alınışına farklı bakış açıları getirmiştir. Sözkonusu akımlar,aynı zamanda siyaset,sosyoloji,tarih ve sanat alanlarında da etkili olmuşlardır.

                Paragraf  2

                * Romantizm o dönemde kısaca ,ferdin daha geniş bir çatı altında birleşmesi üzerinde duran mistik ve geliştirilmemiş bir düşünce hareketi idi. Bu akım,devletin ;bireysel hakların ve ferdi refahın üstünde ayrı bir hayata sahip bir organizma olarak yüceltilmesine yarıyordu.

                Paragraf  3

                * Belirtilen düşünceler,aynı zamanda Liberal Doktrin in ''Aşırı İktisadi Bireyciliği'' ne ve İngiliz Klasik İktisatçılarına karşı bir tepki olarak kullanıldı.

                * Bu alanda öncülük  rolü üstlenen iki isimden söz etmek mümkündür : Adam MULLER ve O'nun izinden yürüyerek daha sistematik bir ekonomik düzen önerisinde bulunan Friedrich LIST. Bu iki düşünürün temsil ettiği ''Milli ekonomi Doktrini'' daha sonraları ,yine Almanya'da ''Tarihçi Okul'' olarak adlandırılan okula öncülük yapmıştır.

                *Tarihçi yaklaşımın temel özelliği ,ekonomik olayların açıklamasını ,geniş ölçüde tarihi olaylardan yararlanarak açıklamaları değildir. Smith ve Marx da düşüncelerine tarihten dayanak aramışlardır. Tarihçi yaklaşımın temel özelliği; bireyin yukarısındaki organik güç olarak kabul edilen DEVLETE tanıdıkları statü ile GEÇMİŞE ve GELENEĞE verdikleri olağanüstü önemdir.

                Paragraf  4

                * Bu bağlamda da sözkonusu yöneliş içinde,toplum hayatında Aklın,Rasyonel Düşüncenin,Çıkar Hesabı ve Kar güdüsünün yanında; Bilinç altının,duygunun ve Moral düşüncelerin önemi vurgulanmıştır.

                * Ayrıca,evreni ve uluslararası sistemi ön plana alan düşünceler kadar,insana daha yakın olan MİLLİ TOPLULUKLARIN sorunlarının önemine değinilmiştir. Bu konuda örneğin,o tarihlerde yaşanan olaylar, Fransız ihtilalinin evrensel anlayışına ters düşen olguları ortaya çıkarmıştı.

                Paragraf  5

                * Ayrıca,toplumların tarihinde tekrar etmeyen,bir defaya mahsus olan olaylar vardı.Dolayısıyla iktisatta sabit,değişmez ilkelerden hareket etmek yanlıştı. Somut olaylardan da hareket ederek genele ulaşmak (Tümevarım) gereksinimi bulunmaktaydı. İşte bu nedenle tarihsel malzemenin incelenmesi yararlıydı. Bu düşünceler daha sonraları özellikle iktisattaki Amprik ve İstatistik çalışmalarının zeminini oluşturması bakımından faydalı olmuştur.

                Paragraf  6

                * Sonuç olarak Tarihçi Yaklaşımın,iktisadi olayların açıklanmasında tarihe ve geleneğe dayalı bir yöntem oluşturmayı amaçladığı söylenebilir. Bu konuda ortaya koydukları ilkeler ise şöyle özetlenebilir :

                                -i- Tarihçi yaklaşım,toplumların incelenmesine Evrimci  Tarz da yaklaşır. o toplumların KÜMÜLATİF gelişmesi ve büyümesi üzerine dikkatini toplamıştır. Toplumsal organizmanın da doğumdan ölüme kadar süren bir evrimi vardır. toplumlar sürekli değişme içindedirler. Özellikle bir ülke için uygun olan bir ekonomik doktrin,başka bir ülke için veya aynı ülkenin başka bir çağı için uygun olmayabilir.

                                -ii- Tarihçi Yaklaşım, Mili Ekonomi taraftarıdır. Klasik İktisadın ferdiyetçi ve kozmopolit yaklaşımını reddeder. Bunun yerine devletin gücüyle birleşmiş bir ekonominin geliştirilmesinden yanadır.                 

                                -iii- Bu okulun mensupları,ekonomilerin tarihsel açıdan etüd edilmesini savunurlar. Çünkü ekonomiyi diğer sosyal olgulardan ayırmak yanlıştır. Bu sebeple, Klasik ve Marjinalist okulun; soyut,tümdengelimci,statik ve ayrıca gerçekçi ve tarihçi olmayan metodolojilerine karşı çıkar.

                                Onlar,geniş tümevarımcı araştırmalarıyla,toplumların meydana getirdiği sosyo-ekonomik kurumların temellerini ve zaman içindeki değişmelerini inceleme taraftarıdırlar. Böylece ekonomik kalkınmanın temellerinin tarihten çıkarılabileceğine inanırlar.

                                -iv- Tarihçi düşüncenin mensupları,tutucu olamalarına rağmen reformu da savunabilmişlerdir. Onlara göre politik İktisat sadece mevcut ekonomik faaliyetlerin motivasyonlarını analiz etmemeli,toplumsal Moral Fayda yı da etüd etmeli ve tartmalıdır. Öte yandan İktisat Bilimi Talep Yasasını ve ahlakı tatmin edecek şekilde servet dağılışının ve üretim bölünüşünün standardını da belirlemelidir.

                                Ayrıca, Alman devletinin,ortalama insanın şartlarının düzeltilmesi anlamında reformcu olması gerekirdi. Bu reformlar,işçi sınıfının kendi dönemlerinin sosyalist fikirlerinin tesirinden uzak tutulması için de önem taşımaktaydı.

 

                2- ROMANTİZM ve MİLLİ EKONOMİ DOKTRİNİ : A.MULLER ve F.LIST

                ADAM MULLER (1779-1829)

                Paragraf  1

                * İnsanlar arasındaki karşılıklı dayanışmanın gerekliği ile toplumsal hayatın bir bütün olması gerektiği tezinden hareket etmiş olan A. Muller,bu nedenlerle Klasik Politik İktisada ve Smith'in düşüncelerine karşı çıkmış olan bir Alman düşünürdür.

                Paragraf  2

                * O'na göre ekonomik hayatta önce devlet gelir. Kişi sadece devletle olan ilişkisi içerisinde önem kazanır. Bu yüzden Muller'in iktisada katkısı daha çok Genel Siyasi Doktrini aracılığı iledir.

                * Servet yaratan ekonomik faaliyetler teorik olarak dahi ,sanat,din ve devlet hizmetlerinden ayrı tutulamaz. Bunların hepsi beşeri varlıklar için fayda üretirler. İktisadın yöneldiği konuların bu alanları da kapsaması geekirken, Liberalizm ve onun savunucusu olan Klasikler bu olguyu hiç dikkate almamakta ve bu yüzden toplumun parçalanmasına neden olmaktadırlar.

                * Klasik okulun öğütleri,gerçekte kapitalistlerle işçiler arasında gedik açmıştır. Oysa İNSAN RUHU ,Smith'in önem verdiği emeğin makinalaşmasına karşı çıkar;ruh,insan kişiliğini korumak ister.

                Paragraf  3

                * DEĞER, Smith'in dediği biçimde sadece materyala bağlı olmadığı gibi,sadece insanlara sağladığı fayda ile de ölçülemez. Bunun dışında Sosyal Değer diye bir kavram vardır. Bu çerçevede,belki bir devlet adamının milyonlarca parayı ortaya çıkaracak sözlerinin,bir din adamının veya sanatçının gönülleri yüceltecek veya milletin düşünce yeteneğini zenginleştirecek düşüncelerin de bir değeri vardır.

                * Anlaşılıyor ki Değer Muller'de fiyattan farklı bir kavramdır. Yine O'na göre servet de elde tutulup,sayıyla ifade edilecek birşey olmayıp,insanın ruhi yapısını,psikolojik eğilimlerini,kültürek birikimini yansıtan ihtiyaçlarla,bu ihtiyaçlardan doğan tüketimlerle ortaya çıkan bir kavramdır.

                *Gerçek servetin kaynağı tüketim olgusudur.Yani serveti,onu elinde bulundurmak veya sahip olmaktan çok onu kullanmaktan doğan tatmin olarak değerlendirmek lazımdır.

                Paragraf  4

                * Muller,psikolojik açıdan yaklaştığı servet problemi ve kavramıyla yakın ilişki içindeolmak üzere,Sermaye Kavramı nı da değişik bir biçimde irdelemiştir. O, Manevi Sermaye diye bir kavram ortaya atarak,bununla bir milletin birlik ve beraberliğini sağlayan tarihi ve kültürel unsurları ifade etmiştir.

                * Bu bakımdan bir milletin servet unsurları arasında,sadece para ve değerli madenleri,fiziki üretim araçlarını değil;aynı zamanda idari sistemi,anayasa,kanunlar ile milli tarih ve hatıraları da dikkate almak gerekmektedir. İşte bu nedenle iktisadi gelişme düzeyi aynı olmayan ,kültürel ve manevi hayatı farklı ,tarihi ve politik kökenleri ayrı ülkeler için Klasik Okulun benimsediği şekilde Genel  İktisadi Politika geçerliliğinden söz etmek yanlıştır. Dolayısıyla Smith'in fikirlerinin evrensel bir geçerliliği olamaz.

                Paragraf  5

                * Sonuç olarak Muller,genel bir TOPLUMCU görüşten yana olmuş,ferdiyetçiliğe ve bunu destekleyen Mutlak Mülkiyet kavramına karşı çıkmıştır. bunun yerine toplu ve Kollektif Mülkiyet i esas alan Feodal Toprak Düzeni ni savunarak ''Aydınlanma Çağı'' öncesi Ortaçağ Sistemi ni tercih etmiştir.

 

          FRIEDRICH LIST (1789-1846)

                Paragraf  1

                * List,Muller'in açtığı yolda daha sistematik ve tutarlı fikirlerle yürüyen bir düşünürdü. Fakat O,Romantik değildi.

                *Temel düşüncesi,o tarihteki Almanya'nın ulusal birliğini kurması ve ulusal bir pazar olarak bütünleşmesi idi. Çünkü Napolyon Savaşları'nın ardından yapılan barış anlaşmasıyla Almanya,39 ayrı devlete ayrılmıştı ve aralarında 38 gümrük sınırı vardı.

                * Bu nedenledir ki List ,ticaretin ülke içinde serbest;dışarısı için koruma altında tutulmasını savunmuştur. Dışarıya karşı korunmanın temel nedeni ise Almanya ve benzeri ülkelerin o tarihte İngiltere ile rekabet edecek düzeyde olmayışı idi.

                Paragraf  2

                * Bu olguların varlığı nedeniyle Klasik İktisatçıların Serbest Ticaret Doktrini kabul edilmemezdi. Klasik İktisada karşı çıktığı bir diğer konu ise ,onların Ulus gerçeğini gözden ırak tutan teorileriyle gerçekcilikten uzaklaşmalarıydı. Örneğin Smith,üretici ve tüketiciyi soyut bireyden  ibaret düşünüp,onların aynı zamanda bir ülkenin vatandaşı oldukların unutmakla büyük hata yapmıştı. Gerçekte,ekonomik birey olarak her insanın durumu,mensubu olduğu milli güce bağlıydı.

                Paragraf  3

                * List'in 1841'de yayınladığı ''Ulusal Sistem ve Politik İktisat'' isimli kitabı belirtilen çerçevede kaleme alınmış olup,başlıca ÜÇ TEMEL DÜŞÜNCEYİ birleştirerek ,bunları sağlayan bir sistem üzerine oturtmayı amaçlamıştır. Kısaca bu düşünceler şunlardır :

                                a- Düşüncelerden ilki, Üretim Gücü Teorisi olarak adlandırılabilir. O'na göre bir toplumun zenginliği üretme gücü sadece çıkarlarının peşinde koşan kişilere bağlı değildir.  Aksine üretime elverişli organik bir toplum yapısına ve kültürel düzeye bağlıdır. O yüzden bir milletin refahı,biriktirilmiş zenginliğine göre değil;üretim güçlerinin gelişme derecelerine göre ölçülmelidir.  Bunu sağlayan unsurlar ise,doğal kaynakların arzu edilir düzeydeki eşitliği,bilim-sanat,yüksek zeka,iyi kanunlar,ahlaki değerlerin korunması,çeşitli sanayi ve mesekler arasında bir uyumun mevcudiyetidir.

                Öte yandan List'e göre,bir ülke fertlerinin ihtiyaçları yabancı mallarla karşılanıyorsa,o ülke hiçbir zaman gelişemeyecek demektir. Dolayısıyla ,kişisel talepler ertelenerek sanayileşmeye çalışılmalıdır.

                                b - İkinci düşüncesi Korumacı Dış Ticaret Teorisi dir. Ona göre zamanının büyük ülkelerinin üretim kapasiteleri arasında çarpıcı eşitsizlikler vardır. Mesela serbest ticaret,o tarihte İngiltere'nin lehine ,Almanya'nın aleyhine işliyordu. Buna seyirci kalınamazdı. O yüzden,Alman milli sanayii gelişinceye kadar, Korumacı Gümrük Duvarları tesis edilmeliydi. Yeni kurulan sanayiler başka türlü gelişemezdi.

                                c- List'in üçüncü düşüncesi ,ülkelerin Ekonomik Gelişme Aşamaları ile ilgilidir. O, milli ve kültürel büyümeyi tarihin ışığında incelemiştir. Bu açıdan toplumlar ; vahşi,hayvancı,tarımcı,tarımcı-sanayici,tarımcı-sanayici-ticaretçi aşamalarının herhangi birinde olabilirlerdi. Her toplumun bu aşamaların son halkasına ulaşması mümkün değildi. Fakat Almanya,bu noktaya erişebilecek güçteydi .O yüzden devletin İmalat sanayiini güçlendirmesi gerekmektydi. Bu bakış açısıyla List'in fikirleri ''Colbertizm'' anlayışına yakındır.

                Paragraf  4

                * List'in bu düşünceleri etkisiz kalmayıp,özellikle Kuzey Amerika'da yayılmıştır. Enteresandır ki oradan da kendi ülkesi olan Almanya'da taraftar bulmuştur.

                * Amerika'da Hamilton'un Gümrük Kanunlarında List'in etkisi açıkça görülür. Ayrıca, Amerikalı iktisatçılardan Matthew CAREY,görüşleriyle List'in takipçisi olmuştur. Almanya'da ise Otto von BİSMARK'ın Almanya'nın birliğini sağlamasından sonra,List'in görüşleri doğrultusunda uygulamalar yapılmıştır. Bu ise yarım yüzyıllık bir sürede Almanya'yı Avrupa'nın en güçlü devletlerinden biri haline getirmiştir.

 

                3 - TARİHÇİ OKUL

                Paragraf  1

                * Alman Tarihçi Okulu,ortaya konulmaya çalışılan doktrin bakımından ve tarihten beklenen yardım bakımından yaklaşım farklılıkları nedeniyle Eski Tarihçi Okul ve Genç Tarihçi Okul olarak iki gruba ayrılır.

 

                A- ESKİ TARİHÇİ OKUL :

                Paragraf  1

                * Bu okul mensupları TARİHİ SADECE DOĞRULAYICI,YA DA AÇIKLAYICI BİR ARAÇ OLARAK GÖRMÜŞLERDİR. Bu okulun kurucusu Wilhelim ROSCHER dir.

                Paragraf  2

                * Roscher,Klasik Politik İktisadın ele aldığı konuları temelde kabul etmekle birlikte,onun yöntemine karşı çıkar. İktisadın soyut bir teori olmak yerine,Somut Tarihi Malzeme yi kullanan bir bilim olması gerektiğini savunur.

                * O iktisadın değer yargılarıyla yüklü,basitçe düşünülmüş Normatif bir set olarak benimsemek istememiştir. Bu uyarı,günümüzde Wassily LEONTIEF tarafından da tekrarlanmış bir düşüncedir.

                Paragraf  3

                * O'na göre Politik İktisat ,bir ulusun ekonomik gelişmesinin kanunlarıyla uğraşan bir bilim dalı olmalıdır. Çünkü ulusal hayat,çeşitli parçaları birbirine sıkı sıkıya bağlı bir ORGANİK bütündür.  Bu nedenle bireylerin davranışlarını yöneten ilkelerin bulunup,bilinmesi yeterli olamazdı.

                * Aynı zamanda parçası oldukları bütünün (Ulusal hayatın) Doğal Hareket Yasaları nın da bilinmesi gerekirdi. Bu bütün,devamlı evrimleşerek ,daha az olgun şekillerden daha olgun şekillere ulaşma çabasında olan toplumdu. Toplumun geçirdiği evrim,ancak tarihsel incelemelerle tespit edilebilirdi.

                Paragraf  4

                * Roscher diyor ki ''Amacımız,insanın ekonomik doğasını,ekonomik isteklerini basitçe tanımlamak,bu isteklere uygun bir şekilde adapte olmuş kurumların karakterini ve yasalarını araştırmak ve az çok onlara eşlik eden başarıların hülasasını ortaya koymaktır. Bu yüzden işimiz toplumun veya ulusal ekonominin Psikolojisini ve Anatomisini konuşmaktır.''

                Paragraf  5

                * Roscher'in metodunun avantajı, açıklığıdır. O'na göre ,Politik İktisadın doğal yasaları yeterli derecede bilinmeli ve tanınmalıdır. Bulunacak örneklerle,ihtiyaç duyulan kamu politikalarının sorgulanması üzerine kurumsal anlaşmazlıklar kesin olarak ortadan kaldırılabilirdi. Bunun için de gerçeklerin çok kesin ve inanınılır istatistikleri bulunmalıydı. İşte tarihçi metod, geçici düşüncelerin aksine bunu başarabilir ve bilimsel gerçeğin okyanustaki sabit adası olabilirdi.

                Paragraf  6

                * Roscher bu gerekçelerle Knies ve Hildebrand ile beraber yaptığı incelemelerini bin sayfayı bulan bir kitapta toplamıştır.

                * Bu amaçla; kilise,kölelik,kar,sigorta,nüfus,uluslararası ticaret,korumacılık ve lüks yaşama ait ekonomik kurumları incelemiş ,fiyatların tarihi üzerinde çalışmıştır. Tüm bu çabalarına rağmen ,tarihsel kalkınmanın herhangi bir yasasını kurmaya veya ekonominin metoduna yeni bir yön vermeye muktedir olamamıştır.

                Paragraf  7

                * Diğer bir eski tarihçi okul mensubu olan Bruno HILDEBRAND ise,klasik İktisada karşı daha tutarlı olan düşüncelerin sahibidir. O'na göre her çağ ve her ülke için geçerlli olan Doğal İktisat Yasaları bulunamayacağı gibi ,Ekonomik Hayatın Fizyolojisi de keşfedilemez. İktisat,Tarih Felsefesi ile kaynaşmalıdır.

                * Sosyal yapıların ve dolayısıyla ekonominin sürekli yenilenme ve değişme içinde olduğunu söyleyen Hildebrand ; ekonomik gelişmenin aşamalarını sırasıyla : Ayni veya Doğal Ekonomi Dönemi,Parasal Ekonomi Dönemi, Kredi Ekonomisi Dönemi olarak tanımlamıştır.

                Paragraf  8

                * Karl KNIES ise, iktisatta evrensel yasaların bulunamayacağını,ancak bazı düzenli tekrarlardan sözedilebileceğini ileri sürmüştür. Ayrıca,tarihe dayalı iktisadi araştırmaların İktisat Biliminin tek meşru uygulanışı olduğunu belirtmiştir. O'na göre belli bir dönemin  ekonomik yasaları ,başka bir dönemin iktisadi olaylarını açıklamada yetersiz kalır. Bu nedenle Kines,hem Doğal Kanun Yaklaşımı na ,hem de Hindebrand'ın Toplumsal Gelişme Aşamaları Yaklaşımı na karşı çıkmıştır.

               

                B - GENÇ TARİHÇİ OKUL

                Paragraf  1

                * Genç tarihçi okulun ayırt edici özelliği ,TARİHİ TANIMLAYICI BİR ÖZELLİKTE GÖRMESİDİR.

                Bu okul ne Klasik İktisatçılar gibi statik,ne de Eski Tarihçi Okul'un yaptığı şekilde Klasik İktisadın soyut teorisini sorgulamakla yetinip ,bunun ötesinde Dinamik nitelikli yasalarla uğraşma çabası içinde olmamışlardır.

                * Genç Tarihçi Okul, Soyut Teori ye tümüyle karşı çıkmıştır. Bu nedenledir ki ,onlar iktisadi kurumların dikkatli ve detaylı bir tarzda tasviri le meşgul olmuşlardır.

                * Geçmişin kurumlarını tasvir ederken tarihin,bugünün kurumlarını tasvir ederken de İstatistik ve Monografi nin yararlı olacağına inanmışlarıdr.

                Paragraf  2

                * Bu okulun en önemli temsilcisi Gustav SCHMOLLER, geniş çaplı İktisat Tarihi araştırmalarıyla tanınır. En önemli eseri 18942te yayınlanan ''Politik İktisat ve Metodu'' isimli kitaptır. Schmoller yürüttüğü çalışmalarda esas olarak ,bir ulusal iktisat teorisinin Amprik temelini oluşturmak amacıyla,olabildiği kadar çok tarihsel araştırmanın yapılması gerektiğini savunmuştur.

                Paragraf  3

                * Bu yüzden Schmoller,Roscher'in tarihselciliğinin ekstremlerine karşı ,yararsız ve zararlı unsurlardan ayıklanmış bir ekonomik analizin gerekliliği üzerinde durmuştur.

                * Bu konuda hem klasik ,hem de Neo-Klasik Tümdengelimci metod yerine, Tümevarımcı Metodu savunmuş,bunun üzerinde çalışmıştır. O ,birbiriyle ilgisi olan gerçekleri ihmal eden ,teorik soyutlamalar yapan ve varsayımları gerçekçi olmayan yaklaşımları tümüyle dışlayan bir teorinin gerekli olduğunu ciddi bir şekilde öngörmüştür.

                * Bu yüzden Schmoller ; Şehir Gelişimi,Bankacılık ve Sanayi Etüdleri veya Ortaçağ Lonca Kurumları gibi konulara Tarihsel ve Etnolojik bir yaklaşımla yönelmenin faydalı olacağına inanmıştır.

                Paragraf  4

                * SCHUMPETER'e göre ,Schomollerci bir iktisatçı,temel yapı olarak Tarihsel Kaygı taşıyan bir sosyologdu. Ekonomik sorunları basit bir mantık sorunu olarak değil,mümkün olan en geniş konular çerçevesinde ele alırdı. Dolayısıyla Schmoller'in doktrini ,Tarihselciliğin bir ekstremini temsil edecek şekilde Anti-Rasyonalist bir çizgideydi. Böyle bir yöntem,sebeplerden genel kurallar türetmeye, gözlem ve belirleme yerine tekil tarihsel değişmeden genel sonuçlar çıkarmaya karşıydı. Gerçekte Soyut Yöntem,beşer davranışlarına rehberlik edecek prensipler sunamazdı.

                Paragraf  5

                * Özetle sunulan bu düşünceler, yöntem savaşlarının doğmasına da zemin hazırlamıştır. Bu alandaki en önemli polemik Schmoller ile Avusturya Okulu nun kurucusu Carl MENGER arasında geçmiştir.

                Paragraf  6

                * Genç Tarihçi Okulun diğer önemli ismi Max WEBER dir. En çok tanınan eseri 1904-1905 arasında yayınlanan ''Kapitalizmin Ruhu ve Protestan Ahlakı'' adlı kitaptır. Bu eserinde Weber, Kapitalizmi ,bir grup insanının ihtiyaçları için gereken endüstriyel faaliyet,nerede Girişimcilik yöntemiyle yerine getiriliyorsa orada mevcut bir sistem olarak tanımlamıştır. Dolayısıyla Weber'e göre, önemli olan kapitalizme ruh veren zihniyetin tarih içerisinde nasıl şekillendiğini açıklamak doyurucu bir çalışma olmaktaydı. Ancak bu görüşler,sonraları eleştiriye konu edilmiştir.

                Paragraf  7

                Werner SOMBART ,Genç Tarihçi Okul'un bir başka temsilcisidir. Sombart da esas olarak Weber gibi ,kapitalizmin tarihsel gelişimi konusunda var olan yorum kısırlığını aşma çabasını göstermiş ve kapitalizmin özelliği ve kökleri konusunda görüşler ileri sürmüştür. Bu yüzden O, kapitalizmin özünü onun mevcut anatomi veya fizyolojisinin herhangi bir görünüşünde aramamıştır. Bunu bütün bir kapitalistleşme sürecinin oluşumuna ilham vermiş olan fikir ve ruh temelinde aramıştır. Gerçekte bu ruh, macera tutkusunun burjuva ruhu ile kaynaşmasından başka birşey değildi.

                Paragraf  8

                * Sombart,başlangıçta Schomoller'in etkisiyle Klasik İktisada karşı düşmanca ve Liberal Bireyciliğe karşı antipati ile bakmış Ulusalcı bir görüşü benimsemiştir. daha sonra ise Sosyalizmi ve en sonunda da Nazizm i savunan düşüncelerin sahibi olmuştur.

 

                4- TARİHÇİ OKULUN BİR DEĞERLENDİRMESİ :

                Paragraf  1

                * Herşeyden önce tarihçi okul sürekli değişen,tekrar etmeyen bireysel olaylar üzerindeki vurgulamaları ile ,sosyal değişmeyi savunan müdahale taraftarı düşünceler için uygun bir referans çerçevesi oluşturmuştur.

                * Ayrıca onlar,sosyal bilimlerin doğal bilimlerden nitelik farkına işaret ederek araştırma ve analiz yöntemlerinin farklı olması gerektiğini savunmuşlardır. Bunun için tarihe ve tarihsel malzemeye yönelmişlerdir.

                Paragraf  2

                * Bu inceleme ve araştırmalar,iktisat ve diğer sosyal bilimler açısından bütünüyle faydasız da olmamıştır. Toplum ve Ekonomi hayatındaki Rasyonel hesap ve davranışların yanında ,Duygusal,İrrasyonel ve Anti-Entellektüel faktörlerin önemi ,onların sayesinde daha iyi görülmeye başlanmıştır. Ayrıca bu Okulun Amerika'da ortaya çıkan Kurumcu Düşünce yi etkilediği görülmektedir.

                * Kurumcuların ,teorik modelleri amprik verilerle test etme yönündeki bilimsel çalışmayı daha verimli kılan yönelişleri dikkate alındığında,tarihçi okulun bu yönelişe zemin hazırladığı söylenebilmektedir.

                Paragraf  3

                * Tarihçi Okulun benimsediği yöntem,Klasik Politik İktisadın yönteminden sadece somut ve tümevarıma dayanmasıyla ayrılık göstermiyor; aynı zamanda iktisadı pozitif bir bilim olarak gören anlayışa karşı,iktisadın gerçekte bir Ahlak Bilimi olduğuna işaret ediyordu. Bu yüzden kendi yaklaşımlarına verdikleri isim Tarihçi-Ahlaki  Yaklaşım dı.

                * Ayrıca, Schmoller ve diğerlerinin çoğu,sosyal reformların gerektiğini savunmanın yanı sıra ,bu tür çabalara bizzat katılıyorlardı. Dolayısıyla savundukarı ,toplumsal reform projelerinin içerdiği ''Değer Yargılarını'' teorik çalışmalarının dışında tutma ihtiyacı duymuyorlardı.

                Paragraf  4

                * Öte yandan,Klasik Politik İktisadın,Piyasa Toplumu dışında anlamlı bir önermesinin olmadığını ,bu kuramın politik önermeleriyle toplumsal değişme ve gelişmenin mümkün olmayacağını ileri sürmüşlerdir.

                * Örneğin Schmoller bu konuda Klasik Politik İktisadın iktisatta yöntemi tartışmadığını ,sadece kendi kurgusal teorilerinin savunuculuğunu yaptıklarını belirtmiştir. Özellikle Avusturyalı iktisatçı MENGER'in bu konuya ilişkin güçlü savunmaları olmuştur. MENGER'e göre tarihçiler YABANCI İSTİLACILAR GİBİ bilim toprağına adım atmışlardı. Kendi dillerini ,geleneklerini ,terminolojilerini ve metodlarını  ; özel metodları ile bağlantısı olmayan her soruşturma branşında hoşgörüsüz bir kavga nedeni haline getirmişlerdi.

                Paragraf  5

                * Menger,tarihçilerin yaptığı türden çalışmalarla hiçbir sonuç elde edilemeyeceğini ,tekil olayları inceleme ve gözlemlemenin,anlamlı bir genel kuralın oluşumuna hizmet etmeyeceğini savunmuştur. Pür olarak bu okulun önerilerini izleyenlerin amprik verilerin sonsuzluğu içinde kaybolduklarını belirtmiştir.

                Paragraf  6

                * Menger,ayrıca bilimsel çalışmada bir başlangıç hipotezi olmadan ,teoriye dayalı bir model kurulmadan ,hiçbir araştırmacının işe koyulamayacağını,bunu yapsa bile tatmin edici bir sonuca ulaşamayacağını söylemiştir. Fizikte de ,sosyal bilimde de soyutlamaya gidilmesinin,yani ideal bir tip üzerinde çalıştıktan sonra bunun amprik denetimden geçmesinin ŞART OLDUĞUNU ifade etmiştir.

                Paragraf  7

                * Bu konuda tarihçi okulun YANILGISI, tümdengelimci metodu kullanan klasiklerin teorilerini kurarken veya rasyonel analizlerine esas aldıkları ideal tipler ve modeller üzerinde düşünürken,gene de tümevarımcı metodlardan yararlandıkları gerçeğini gözönünde tuttuklarını dikkate almamış olmasıdır.

                *Menger'e göre bilimsel çalışmanın yürütülmesinde Klasik Politik İktisadın önemi ,tarihçi okulunkinden daha ileri bir noktadadır.

                Paragraf  8

                * Bir başka konu da ,tarihçi yöntemin bir parçasını oluşturan ve bütüne ilişkin olguların sezgi yoluyla anlaşılabileceği düşüncesinin GÜÇ arayışına eğilimli kişiler bakımından tehlikeli yönelişlerin-Nasyonel Sosyalizmde olduğu gibi- kaynağını oluşturabilmiş olmasıdır.